Posts tagged ‘Zaman’

Kiraz Çiçekleri

Neleri yapmaktan hoşlanıyoruz?

Neleri yapmak bize gerçekten keyif veriyor?

Yanıtınızın ne kadar kısa ya uzun bir listeden oluştuğundan bağımsız, sevdiğimiz bir şeyleri yapmak için zaman yaratmaya çalışıyoruz. Peki zamanı bulduğumuzda ne oluyor? Gerçekten yüzde yüz keyif alıyor muyuz? Bedenen, ruhen ve zihnen her ne yapıyorsak “şimdi ve orada” olabiliyor muyuz? Geçmişteki bir sahne ya da gelecek beklentisi/ endişesi zihnimizi meşgul etmekte daha mı başarılı oluyor yoksa? Anı yaşamak, şimdiki zamanda kalmak gerçekten çok zor.

Bir zaman dilimini ne kadar dolu dolu yaşayabildiğimiz ya da o anda ne kadar çok sahneyi derin algıyabildiğimiz şimdiki zamanın tadını çıkarabilme ölçüsü… Uzmanlar içinde bu konuda nerede olduğumuza ilişkin, bulunduğumuz kültüre sandığımızdan çok daha borçlu olduğumuzu söylüyorlar.

Tek bir yaşamın olduğuna inanan batı kültüründe “zaman nakittir” inancı ile birlikte koşmak, aynı anda iki, üç tercihen çok iş yapabilmek, her şeyi bir tane yaşama sığdırmak iyi bir şey. Görülecek çok yer var, okunacak çok kitap var, izlenecek çok film var…

Doğuya doğru gittiğimizde ise yaşama bakış daha geniş zamanlı olduğundan “koşmak” yerine “durmak” değerli olmaya başlıyor. Çay demlemek gibi sade uğraşlar, uzun uzun ritüellerle tanımlanıyor. Kiraz ağaçlarının çiçek açması ise bayrama dönüşüyor. Sadece bir iki hafta süren bu büyüleyici manzara tüm Japonlar için yeni başlangıçları simgeliyor. Simgesel olarak her şeyin fani olduğunu da anlatan kiraz çiçekleri ile birlikte okullar açılıyor, evlilikler için gün alınıyor ya da yeni işlere başlanıyor.

Peki biz neredeyiz? Bence nasıl yorumladığımız ile ilgili, aslında hem doğulu hem de batılı olabilmenin tadını çıkarabiliriz. Koşmak bizim için hiç de zor değil, tüm okul sistemimiz/ iş yaşamımız koşuyor olmamız üzerinde inşa edildi, bununla birlikte oryantal yanımızın ağırlığı/ ya da hafifliği ile ehli keyif bile olabiliyoruz. İkisini de hiç zorlanmadan yapabilecek bir kültürün içindeyiz, bunu biliyor olmak iyi bir şey.

Soru: Durmak istediğimizde gerçekten durabiliyor muyuz?

Bayramları biraz da bu yüzden seviyorum, bir şeyler kaçıyor endişesinin en az yaşandığı günler olabiliyor. Kiraz çiçekleri tadında “sakin” ve “dolu dolu” bir bayram olsun:-)Bir de yepyeni şahane başlangıçları getirsin:-)

Mine Kobal Ok

Ağustos 19, 2012 at 9:21 am Yorum bırakın

Oyun Penceresinden Bakmak

Bir koçluk sorusu: İşiniz bir bilgisayar oyunu olsaydı nasıl olurdu?

-Bilgisayar oyunları çok kolay değildir, bununla birlikte çok zor da değildir. Tam dozunda olduğunda hem keyif alırsınız, hem de biraz zorlanırsınız. İşinizde neler Sizi zorluyor, bununla birlikte zorlandığınız için nelerden keyif alıyorsunuz?

– Oyuncuları bilgisayar ekranının karşısına saatlerce bağlayan sihri, işinize taşıdığınızda bütün bir gün ne yapabileceğinizi düşünüyorsunuz? Bu soruya verdiğiniz yanıt Sizin tutkunuz, güçlü yönleriniz için de güçlü bir ipucu olacaktır.

-Oyunda karşınıza çıkan sürpriz canları, yardımcı malzemeleri, ek süreleri, bonusları işinize yansıttığınızda, fark ettiğiniz “bonuslar” neler? Siz birlikte çalıştığınız arkadaşlarınız için ne sıklıkta/ hangi bonusları sunuyorsunuz? Onlar için de keyifli bir oyun yaratabileceğimizi bilmek de iyi bir şey.

-Oyunlarda rekabet vardır. Bilgisayarla, zamanla, daha önceki oyuncularla ya da her kiminle oynuyorsanız onunla. İşinizde kimlerle rakipsiniz? Bu rekabetten neler öğreniyorsunuz? Kendi içinizdeki rekabete baktığınızda potansiyelinizi yansıtmak, kendinizin en iyi hali olmak için neler yapıyorsunuz? Zaman ile aranız nasıl?

-Oyunlar adları üzerinde oyundur, sonunda ölüm yoktur. “Game over” yazısı sonrası en baştan tekrar başlayabilirsiniz. İşte aslında sadece iştir, kendisinden daha çok bir şeyler beklemediğimiz sürece:-) Sonunda da ölüm yoktur, her zaman baştan başlanabilir. Önceki puanlarımızı kaybetmiş olsak da, canlarımız yenilenmiştir en azından. En önemlisi nasıl oynayacağımızı, rekabet kurallarını öğrenmişizdir. Yeni bir tur, yeni bir şansa ne kadar hazırız?

Eğer kariyerinize bir de koçluk pencerisinden bakmak isterseniz, oyun metaforunu seveceksiniz:-)

Son söz: Şansınız bol olsun:-)

Mine Kobal Ok

Ağustos 9, 2012 at 11:20 am 1 yorum

Tasarruf Yapmanın Zamanı

Farklı sahnelerde, aynı konuların inatla Sizi kovalaması ve Sizin de evrenin şakasını anlamış olmanız gerçekten çok keyifli. Bu hafta iki farklı koçluk görüşmemde aynı konuyu çalışmamız, evde Uğur ile yaptığımız sohbet ve bugün tamamladığım ted.com’daki Shlomo Benartzi’nin konuşmasının çevirisi tasarruf yapmak ile ilgili olunca, evrenin bugünlerde benim için uygun gördüğü gündem demek ki buymuş dedim. Dolayısıyla ben de konudan sapmadan Benartzi’nin çevirisinden kalanları yazmak istedim bugün.

Benartzi Davranışsal Ekonomi alanında çalışıyor. Ekonomi ile Psikolojinin birleştiği, insanların para ile olan ilişkilerindeki davranışlarını ve ardındaki nedenleri inceleyen bir bilim dalı Davranışsal Ekonomi. İşin eğlenceli kısmı ekonomideki ezberlenen varsayımları biraz tehdit eden bir alan. Tüm insanlar mantıklıdır varsayımının gerçek yaşamda çalışmadığını ortaya koyması gibi. Ya da arz talep etkileşimlerinde tüm oyuncuların eş zamanlı kararlar alıp uygulamaya taşımaları gibi. Benartzi’nin konuşmasında öne çıkan satırlar nasıl davranmayı istediğimiz ile nasıl davrandığımız arasındaki farkları anlatıyor.

Ortalama bir Amerika’lının yılda 1.000 dolar şans oyunlarına bütçe ayırdığını, ancak sadece yüzde birinden bile daha azının emekliliği için tatminkar ölçüde tasarruf yapabildiğini anlatıyor konuşmasında. Çünkü tasarruf yapmak, şimdi harcamaktan, şimdi keyif almaktan vageçmek anlamına geliyor ve biz insanlar kayıp hissinden hiç ama hiç hoşlanmıyoruz. Aslında maymunlar da hoşlanmıyor. 🙂 Yapılan deneydeki bir grup maymuna bir elma verildiğinde maymunların sevindiği gözlemlenirken, diğer maymun grubuna iki elma verilip biri geri alınıyor. Sonuç olarak ikinci gruptaki maymunlar deneyinin sonunda bir elma ile kalsalar da, kayıp hissi onları çıldırtıyor.

Bir diğer davranış zorluğu ile atalet ile ilgili… Ya da soruların nasıl sorulduğu ile ilgili. Almanya ve Avusturya bir çok açıdan birbirine yakın olduğunu söyleyebileceğimiz iki ülke. Almanya’da organ bağışı oranı %12, Avusturya’da %99. Her iki ülkede de ehliyet ve kimlik alınırken kişilere organ bağısına ilişkin soru soruluyor. Sadece Almanya’daki formalarda yer alan soru: “Organlarınızı bğışlamak istiyorsanız kutucuğu işaretleyin” şeklinde olurken, Avusturya’da aynı soru: “Organlarınızı bağışlamak istemiyorsanız kutucuğu işaretleyin” şeklinde. Ve insanlar bir şey yapmayı yapmamaya tercih ettiklerinden sonuç %87 oranında değişebiliyor.

Tüm bu zorluklara karşı geliştirilen program ise sonuç garantili ve rahatsız edici ölçüde basit bir öneri. Gelirininizin küçük bir yüzdesini emeklilik fonu olarak ayırmak, hatta bu sadece zam dönemlerinde bile  yapılabiliyor ve zaman içerisinde ayrılan yüzdenin artması öngörülüyor. Ek tasarruf miktarı maaş artışı ile paralel olduğu için ve kişi parasını görmeden yapılacağı için kayıp hissi devreden çıkarılmış oluyor. Bu programın hayata geçirildiği şirketlerde faturalarını ödemekte zorlanan mavi yakalı çalışanlar bile sonuçlardan pek memnun kalmışlar.

Tasarruf yapmak iyi bir şeydir, yine de yarın başlamak daha uygun olacaktır demeden önce durup tekrar bir düşünmek iyi gelebilir.

Son soru: Geleceğe ilişkin planlarınız Sizi ne ölçüde tatmin ediyor? Bugün daha farklı neler yapabilirsiniz?

İyi pazarlar:-)

Mine Kobal Ok

Mart 18, 2012 at 9:28 am Yorum bırakın


Yeni gönderimlerden haberdar olmak için e-posta adresiniz

Diğer 86 aboneye katılın