Archive for Mayıs, 2012

Sabahları İşinize Daha Mutlu Gitmek İster misiniz?

İşe gitmek üzere uyandığınızda yataktan nasıl kalkıyorsunuz? Pufurdayarak mı yoksa keyifli bir heyecanla mı? Yoksa işe ilk başladığınız günlerdeki Sizi biraz daha özleyerek mi? Peki sabahları işinize daha mutlu gitmek için sihirli bir formül ister misiniz?

Harvard Business Review işte daha mutlu olmanın formulünü vermiş: Yeni bir şeye başlayın, iş dışında yeni bir şeye başlayın!!! Bu kadar sade bir formül… Altını çizmemiz gereken kelimelere gelince; sadece düşünmek, hayal kurmak değil başlamak  ve iş dışında bir konu seçmek gerekiyor.

Yeni bir şirket kurabilirsiniz, bu çok kocaman bir başlık ise, bir kitap yazmaya başlayabilirsiniz, ya da bir blog oluşturabilirsiniz. Hep öğrenmeyi ertelediğiniz İspanyolca çekici bir alternatif olabilir ya da lise yıllarına Sizi götürecek bir dans kursuna kayıt olabilirsiniz. Yok ben denizlerin insanı olmak istedim hep diyorsanız, kaptanlık bröveniz için belki de doğru zaman şimdidir. Başlayacağınız proje belki de mutfakta Sizi bekliyordur. Pastacılık kursu, ekmek yapımı ya da yeni mutfaklar Size nasıl geliyor? Son olarak fotografçılığı da alternatif olarak eklemezsem liste eksik kalır:-)

Önemli olan Sizi heyecandıran ve iş dışındaki bir konuda küçük ancak sürdürülebilir bir adım atmak. Bu adım ve devamındaki sonuçları iyi geldiğinde ikinci ve üçüncü adımlar ardından gelecektir.

Soru: İş dışında bir şeyler yapmak, işteki mutluluğu nasıl etkiliyor?

Harvard Business Review bu konuda garanti veriyor öncelikle. İş dışında bir şeylerin Size iyi gelmesi, cesaretlendirmesi, heyecanlandırması motivasyonunuzu da olumlu yönde etkiliyor. Sonuçta bir bütünüz, yaşamımızın bir alanında daha iyi hissetmek diğer alanlara da yansıyor. Olumlu yaklaşım işteki Sizi de etkiliyor diyor HBR. Benim cümlelerim ise belki ile başlıyor. Belki de işe yönelik beklentiler değişiyor böylece. Tüm mutluluğun sorumluluğunu işe yüklemek yerine yeni alanlarda kendimizi besleyebiliyoruz.

Siz ne dersiniz?

Pazartesi sendromununu hafifletmek, Salıdan itibaren Cumaya gün saymamak için Sizin sihirli formülünüz ne olur?

Mine Kobal Ok

Mayıs 31, 2012 at 9:01 am Yorum bırakın

İnsan Kaynaklarındaki İnsanı Keşfetmek

Kendi kendimize sıkça sorduğumuz “Neden çalışıyoruz?” sorusuna verebileceğimiz olası yanıtlarımız arasında bu cümlelerin olduğunu düşünüyorum.

-Mecburum, ev taksidim, okul taksidim var.

-Çalışmayıp ne yapılır bilmiyorum ki?

-Bu kadar yıldır yaptığım/ bildiğim iş bu, yeni bir şeyler öğrenmek artık çok zor.

-Yaptığım işi gerçekten seviyorum.

Şu anda dünya sürekli bir değişim sürecinin içersinde. Bu şu anlama gelmiyor, endüstriyel dönemden bilgi dönemine dijital döneme geçeceğiz ve yeni bir dünya olacak. Değişim sürekli olmaya devam edecek, hep yeni oyun kurallarını öğrenmek, uygulamak ve hatta keyif alarak uygulamak durumunda olacağız, aksi takdirde saha içerisinde yer almak pek de mümkün olmayacak. Ekonomik krizler ve zorlu rekabet arenalarında çok iyi ezberlediğimiz bu cümleleri İnsan Kaynaklarına ve İnsan Kaynaklarının geleceğine taşıdığımızda neler söyleyebiliriz?

İnsan Kaynakları da değişiyor, tıpkı Personel Departmanından dönüştüğü gibi. İnsan Kaynakları artık Kaynak yerine İnsana odaklanmayı öğrenmekten bahsediyor. İnsan gücünü sahip olunan en değerli “kaynak” olarak tanımlamanın devamında yapılan yatırımların geri dönüşlerini hesaplamanın bir adım ötesine geçip, çalışanların değerlerini, kurumların değerlerini tanımaya öncelik veren yeni bir İnsan Kaynakları yaklaşımı geliştirmek durumunda. Bu değişim sürecinde “koçluk kültürünü” gerçekten anlayan ve uygulayabilen kurumlar fark yaratmaya devam edecekler. Artık Google’un eğlenceli ofislerini, Zappos’un değerlerini Facebook veya Twitter’da haber olarak paylaşmanın daha fazlasını yapıp hergün gidip geldiğimiz işyerlerine taşımamız gerekiyor. Tüm bu keyifli, daha insan odaklı ve aynı zamanda da zorlu süreçte bayrağı taşıyacak olan İnsan Kaynakları olacaktır.

Mine Kobal Ok

Mayıs 25, 2012 at 7:23 am Yorum bırakın

Da Vinci ile Devam

Connessione- Sistemsel Düşünme

Leonardo da Vinci’nin dördüncü prensibi her şeyin birbiri ile bir şekilde bağlantılı olduğunu söylüyor. Hiç bir durumu  ve yaşam sahnesini fanus içerisinde değerlendiremeyeceğimizi anlatan ilişkilendirme prensibi bir anlamda farkındalığımızı ve yaratıcılığımızı da besliyor. Başımıza gelenlere ya da seçimlerimize (hangisini söylemek Size yakın geliyorsa) Sistemsel Düşünme gözlüğü ile baktığımızda bir kaç adım gerideki küçüçük bir seçimin ne kadar kritik olduğunu farkedebiliyoruz. Hiç düşünmeden bugün attığımız adımlar geleceğimizi şekillendiriyor. Hatta kendimizin dışında belki de hiç tanımadığımız/ tanışmayacağımız insanları da etkiliyoruz.

Büyük Üstad günümüzde koç olsaydı,  koçluk duruşu ile farklı açıları masaya getirmeyi, bugün ve gelecek etkilerini değerlendirebilmeyi bu bakış açısıyla açıklardı. Koçluk görüşmelerinde aslında yaptığımız da tam olarak bu, kişinin odaklamak istediği konuya farklı bakış açılarıyla yaklaşmasını sağlayacak sorular sormak. Böylece koçluk alan kişi tüm kaynaklarına ulaşarak tüm bağlantıları net bir şekilde farkedebilmenin keyfini yaşayabiliyor. Bağlantı derken, koçluk alan kişinin kendi dışındaki tüm diğer tüm özneler ve nesneler kapsam dahilinde tanımlanabilirken, daha derin koçluk görüşmelerinde ise bu tanım kişinin kendi değerleri ve yüksek benliği ile kurduğu bağlantıya dönüşebiliyor. En zorlayıcı konular bile işte bu nedenle koçluk sürecinde yanıt bulabiliyor.

Pratik kazanmak için bir kaç keyifli soru:

–       Mona Lisa ve Bart Simpson birlikte akşam yemeği yeseler, nelerden bahsederlerdi?

–       Siz en sevdiğiniz (çizgi) roman kahramanını yemeğe çağırsanız ona ne hazırlardınız?

–       18 yaşınızdaki Siz ile kahve sohbetiniz nasıl olur? Sohbetin ortalarında 60 yaşındaki Siz de gelse…

–       İki nesne seçin ve aralarında bağlantı kurmaya çalışın.

  • Şemsiye ve telsiz
  • Kütüphane ve uçak bileti
  • Kahve çekirdeği ve abaküs

Mine Kobal Ok

Mayıs 22, 2012 at 6:38 pm Yorum bırakın

Beş Keşke

ImageGenellikle pişmanlık ifadelerinin yapılan bir şeyler sonrasında geldiğini düşünürüz. Ancak yap(a)madıklarımız, keşkelerimiz çoğu zaman daha kocaman pişmanlık cümlelerine dönüşebilir.

Paulo Coelho blogunda dün Bonnie Ware’nin yaşamda yapamadıklarımızı ve pişmanlıklarımızı anlattığı bir yazısının özetini paylaşmış. O yazıdan bende kalan notları yazmak istedim bugün.

Bonnie Ware Uzun yıllardan bu yana palyatif bakım ile ilgili çalışıyor ve genellikle hastalarının yaşamlarının son üç ile on iki haftalarında onlarla birlikte oluyor. Hayatlarının bu son günlerinde onlara yaşamlarındaki pişmanlıkları, keşkeleri sorduğunda en sık karşılaştığı yanıtlar işte böyle…

1. Keşke başkalarının benden beklediği yaşam yerine, gerçek beni yaşayacak cesaretim olsaydı.

Bu cümle ile ilgili kaç yaşından sonra bir şeyler yapmaya başlıyoruz gerçekten şaşırtıcı. Okul, iş, evlilik, ev taksitleri, çocukların okulu gibi gibi hepimizde neredeyse aynı olan bir liste ve yanında “aslında ben…. “ diye başlayan cümlelerimiz.

2. Keşfe bu kadar çok çalışmasaydım.

Kimin sözüydü hatırlamıyorum. “Kimse ölüm döşeğinde keşke daha fazla çalışmış olsaydım demeyecek” gibi bir cümleydi sanırım. Çalışmak üretmek, kendini gerçekleştirebilmek adına müthiş bir hediye bana göre. Ancak yine de ne için çalıştığımızı unutacak kadar çok çalışabiliyoruz. Ne kadar verimli çalışıyoruz? Ya da dolu dolu çalıştığımız bir günün sonrasında sevdiklerimize nasıl yaklaşıyoruz?

3. Keşke duygularımı ifade edecek cesaretim olsaydı.

Duygularımızı pembe olanları ve olmayanları nasıl paylaşıyoruz? Ne kadarını kendi varsayım kazalarımızla birlikte içimizde yaşıyoruz? Sonrasında tuzsuz ve mekanik olmayı nasıl beceriyoruz?

4. Keşke arkadaşlarımla daha sık birlikte olsaydım.

Şükür Facebook var da tüm eski okul arkadaşlarımıza kavuştuk. Yine de arkadaşlıklarımızı ne kadar sanal ne kadar gerçek yaşıyoruz?

5. Keşke daha çok mutlu olmayı seçseydim.

Benim en sevdiğim keşke ifadesi bu oldu. Mutlu olmanın kendi seçimimiz olduğunu hatırlamak ne kadar değerli bir dönüm noktası. “Ne istiyorum?” sorusunu bu yüzden çok seviyorum.

Mine Kobal Ok

Mayıs 5, 2012 at 7:06 pm Yorum bırakın


Yeni gönderimlerden haberdar olmak için e-posta adresiniz

Diğer 86 aboneye katılın