Archive for Ekim, 2013

Hayal Kurmak ve Başarı- Ali Aktuğ, 28 Ekim 2013

images-6

Aslında bu yazıya başlamadan evvel uzun uzun düşündüm. 30 seneyi aşkın bir süredir iş hayatındayım. Sporcu antrenörlüğü de yaptım, turism sektöründe transfer de. Hatta bir dönem animatörlük bile yaptım öğrencilik yıllarımda. Yıllarca özel ders verdim. Daha sonra daha başka sektörleri incelerken finans sektöründe buldum kendimi. Senelerce çalıştım, hala da çalışıyorum.
İşimi çok seviyorum. Üretmeyi, hedeflerle çalışmayı çok seviyoru . Hep başarı odaklı oldum olmaya da devam edeceğim.
Tek başıma veya daha kurumsal yapıların içinde çalışırken birbirinden farklı olmayan bir düşünce yapım vardı, “ bazı görevler ve bununla birlikte gelen başarılar istemeden olmuyordu“ Yani görevler bir perinin sihirli değneğinden gelmiyordu. İsterseniz çekim yasası deyin veya şans deyin. Tek söyleyeceğim, “ Siz istemezseniz hiçbirşey olmuyor. “ Başınıza gelen iyi veya kötü işlerin başarıların sevinçlerin tamamı sizin isteğiniz veya istekliliğinizle doğru orantılı .
Yüksek lisansımı bitirdikten sonra çalışmaya başladığım büyük bir grupta bağlı olduğum şef bana bilinçli olarak iş öğretmiyor ve delege etmiyordu. İlk başta biraz daha süre verdim. Belki başka dengeleri koruyordur diye düşündüm. Sonra bu davranışın bilinçli olduğuna karar verdim. Asla üzülmedim sıkılmadım. Daha sonra kendi kendime düşündüm. Bu bulunduğum ortamdan memnun olarak ve kişisel gelişimimin ona rağmen daha iyi olması için neler yapabilirdim ?
Bana çektirttiği fotokopilerden , – ki 3 ay devamlı fotokopi çektim – bir nüsha fazla çekerek ve bu nüshaları akşam eve götürüp iyice çalışarak 6 ayda o zaman trend olan “ Dış Ticaret “ ‘i öğrendim. Ve belli bir müddet sonra şef oldum aynı şirkette. Bu arada o zamanki teknoloji içinde en iyi fotokopi çeken, makinanın maharetlerini en iyi bilen elemandım ( tabii bu da işin mizahi kısmı ama önemli bir detay )
Bu düşünce yapısına sahip olmak için sadece yeteneklerinizin neler olduğunu bilmeniz gerekiyor. İçinizdeki asıl sizi ortaya çıkartmanız veya profesyonel bir yardım alarak en iyi sizi bulmanız gerekiyor. Yani koçluktaki “ farkındalık yaratmak burada işinize yarıyor .
Asla hayal bile edemeyeceğiniz yeteneneğin sizde olduğunu düşünerek işe başlamalısınız . Gereken tüm yetenek ve beceriler içinizde. Ama henüz onlara dokunmadınız bile. Bir kişinin ideal ölümü, etrafında toplaşanlarla birlikte dua ederken yatakta ölmektir. Ama henüz sağlığınız yerindeyken ölüm döşeğinizi düşünecek olursanız, yatağınız etrafında hayat tarafından size verilmiş olan fikirlerin, hayallerin, yeteneklerin ve becerilerinde ruhları sizi bekleşiyor olacak.
Bahaneniz ne olursa olsun o fikirleri hayata geçirmediniz, hayalinizi hiç takip etmediniz, yeteneğinizi hiç kullanmadınız. Sizin liderliğinizi kimse görmedi, sesinizi hiç çıkartmadınız. Bugün ölecek olsaydınız hangi fikirleriniz, hangi hayalleriniz hangi yetenek ve becerileriniz sizinle ölecek olurdu?
Amerikanın ünlü bir motivasyon konuşmacısı ( ne yazıkki 2009 senesinde öldü ) Jim Rohn “Sonunuz geldiğinde arkadaşlarınız sizi bir dağı fethederken bulsun, eski birinden aşağı inerken değil “ demiş.
Hayalini yaşamakta olan insanlar, hayali yaşamanın mümkün olduğunu bilirler. Bunun için kendinizi özgür kılmalı, yaratıcı olmalı ve bir eylem planına sahip olmalısınız. Ancak bu eylemleri yaparkende özgür çalışabileceğiniz yolları ve yaratıcı olabileceğiniz ortamı da kendinize hazırlamanız gerekmektedir. Çünkü bazı ortamlar yaratıcılığınızı öldürmeye uğraşabilir.
Seneler evvel çalıştığım bir sigorta şirketinde o zamanlar sadece posta çeki, banka çeki ve senetle sınırlı olana sigortacılık ödeme araçlarını içine kredi kartı uygulaması getirmeye çalışmıştım. Kulakları çınlasın o zamanki üst düzey yönecime bu fikrimi söylediğimde değişik bir mimikle suratıma baktıktan sonra , “ senet ve çek almaya devam edelim, hiçbir zaman başarılı olmayacak bu tahsilat aracına gerek yok “ demişti. Günlerce olan ısrarımdan sonra kabul edilmişti. Aynı tepkiyi aynı yönetici kredi kartındaki mail order sistemine de tepki göstermişti. Ve daha birçok yenilik önerilerime de. Sonuçta aklımda saygın bir kişi olarak kalan ve sevdiğim yöneticim şimdi ne yapıyor bilmiyorum ama, ben hala yenilikleri yapmaya devam ederek, kendimi ve ekip arkadaşlarımı da yeniliklerin içine katarak finans sektörüne sektöre devam ediyorum!
Çoğu insan asla hayallerine kavuşamaz. Çünkü herşeyi bildiklerini sanırlar. Ama bilmediklerini bilmezler. Ama şunu unutmamalısınız hayatınızın her devresinde zihninizi açmayı ve hayal kurarak bunları gerçekleştirmeyi alışkanlık haline getirmelisiniz. Diğerlerinin sahip olamadıklarına kavuşmak için başkalarının yapmayacağı eylemleri yapmak istemelisiniz.
İşte ozaman hayallerinize kavuşacak , başarı elde edecek ve yeni hayallerin peşinde koşacaksınız.
Unutmayın bir hayali gerçekleştirmeden kurduğunuz yeni bir hayal, SAHİDEN HAYAL OLARAK KALACAKTIR …

Ekim 29, 2013 at 10:33 pm Yorum bırakın

Yol Açık / Yola Çık – Endam Turna Ekim 2013

images-3

Kim derdi ki, Endam sertifikasyon süreci için gerekli olan makaleyi bir havalimanında yazacak. İstanbul’da her hafta sonu kendine söz veren ama koşturmaktan ve gezmekten masa başına oturmayan Endam, tatil için geldiği şehirden dönerken makina başına oturup, Can’ a söz vediği makaleyi burada yazacağım der. Bu makale kendime buradan bir hediye☺ (endişe etmeyin bu aynı zamanda sonuncusu olacak☺ )

Tavşan kanı çay hasretiyle yanarken, kahveye talim ben, yola umutla ve istekle bakarak yazıyorum bu yazıyı. Yaşam böyle bir şeymiş işte, eminim her gün çıktığınız yolun değerini biliyorsunuz. “Coach”luk süreci yaşam yolculuğum, kişisel gelişim yolculuğumun en önemli ikinci dönemecinde…. yola çıktım, yoldayım ve baktım ki işte bu yol benim. Yol uzun ve meşakatli ama o kadar da keyifli ki bazen yürürken/ araba kullanırken kendimi kendikendimle konusurken buluyorum “herhalde kafayı sıyırıyo——-rum” cümlesinin sonunu getirmeden de gülümsüyorum. Çünkü yol arkadaşı BENİM☺

“Coach”luk / “coach” adaylığı ilginç bir yolculukmuş meğer!!! Nasıl ve neden başladığını bile tam hatırlayamadığım ben ““coach”luk ta neymiş, “coach” kimmiş, ben ona “coach”luk yapayım” dediğim zamanlarım sanki çok uzaktalar. (artık çok iyi biliyorum ki hayır olandadır.)
Hele misyonum haline gelen “Güzin ablalık süreci”ni sormayın!!!
O merdivenleri gün içerisinde kaç defa tırmanıp hiç inmediğim zamanlar sanki hiç yaşanmamış. Geceleri eve gidip uyuyacağım yerde bir de dinlediğim arkadaşlarıma verdiğim tavsiyeleri hatırlatma ve eylem adımlarını başlatmaları için aramalarım.. herkesin yolu kendine. Sihirli şapka dinlemek-dinlemeyi bilmekmiş meğer..

Gözlerimi herkese/herşeye sımsıkı kapadığım zamandaki içsel yolumdaki düşüşlerden birinde canım o kadar yanmıştı ki labirentten çıkış yolunu bulamamıştım, nereye dönsem karşıma aşılmaz bir duvar çıkıyordu. Sonunda annemi dinleyip bir danışmana gitmiştim. Sonrasında ise konuşmayı, konuşmayı sevmeyi bulduğumdur kendime ektiğim. Hayatımdaki ilk kavşak burasıdır.

ilk kavşakta konuşmayı öğrenmekmiş kendime ektiğim…

Görüşmeye giderken bile hala içimden “off!! buna ne gerek var ben zaten ne yapacağımı, yapmam gerekeni biliyorum”dan, “ne anlatabilir ki insan bir yabancıya, nasıl yolunu bulabilir ki bir başkasının sorularıyla,
bana nasıl yardım edermiş canım” diye hayıflanıp duruyordum. İlk görüşme çok kısa sürmüştü, ikinci seans sonunda eve döndüğümde ise başım patlayacakmış gibi ağrıyordu.
Artık gerçekle yüzleşmiştim, sihirli değneği elime alıp konunun üzerine gidecektim Değneği tutmanın çok daha kuvvet verici olduğunu düşünerek sihirli değneği seçtim.☺ Kendimi kesfedecek , geliştirecektim.
Ve bununla beraber 2. kavşakta olduğumu gördüm. Zamanlamayı doğru yapmak gerekli idi. “NLP” ve “Coach”luk sertifika programlarını araştırmaya başladım. Tam bir seminere başlıyordum ki iş yerindeki önemli programla tarihler çakıştı. Üzülerek başlayamadım. Kaydımı iptal ettim, aradan 6 ay geçmesine rağmen ikinci seminere başmak için elim telefona gitmedi.
Biliyordum ki evrenden bana uygun bir paket gelecek….gelecek derken… paketim geldi….

Evrenden bana Coaching House /Sevgili Can Karaburçak tan bir seminer duyurusu geldi. Evren bana benim için ayırdığı hediye kutusunu Genel Müdürüm aracılığı ile gönderdi. Ve START Mayıs 2013….

3 seminer (9 koca harika gün) sonunda bambaşka bir Endam daha buldum. Dinleyen (altın nokta) Endam ancak bunun kalıcı olması için mutlaka ve mutlaka sihirli değneği elimde tutmam ve çevremi öğrendiklerim sayesinde yola çıkarmam gerekiyordu. Hikaye işte böyle başladı.

Sevgili Can’ın seminerin ilk gününde herkese sorduğu, bugün burda ne ekmek istiyorsunuz? sorusu ve sorduğu anı çok çok iyi hatırlıyorum.
Tabii cevabımı da: “Benim “coach” olmak ya da bu işi profesyonel yapmak gibi bir isteğim yok, kişisel gelişimimde ilerlemek ve güzin ablalığı bırakıp herkesin kendi yoluna saygı duyma amacında olduğumu ve yolculuğumda yeni şeyler öğrenmek istiyorum.” demiştim. Öğrenmek ti asıl tohum..

“Büyük lokma ye büyük laf etme” diye dedelerimiz boşuna nefes tüketmemişler tabii. Böyle bir yolculuğun enerjisi insanları etki altında bırakıyormuş meğer, otomatik olarak kendimi “coach” konumunda buluveriyorum sohbetlerimde.

Sanki değnek hep avuçlarımda.. Artık herkese açık uçlu sorular sormaya çalışan bir Endam var gördüğüm..

”Senin için ne değerli olur? Orada ki sen kimsin soruları bana yapıştı galiba☺ ve bir de dinleyen Endam.

İlk kavşakta konuşmayı ikinci yolda dinlemeyi öğrenmekmiş kendime ektiklerim…

İnsanların da konuşmaya, açılmaya, anlatmaya ihtiyaçları var zaten, Dinleyen olunca bir hoşlarına gidiyor bir hoşlarına gidiyor ki değmeyin gitsin.

Gözlemleme ve bazı cevapları bulma fırsatım oldu, paylaşmaya çalışayım naçizane.

Hani bazen bazı insanlar çıkar ya karşınıza yüreğinizi ateşleyen, yüreklendiren, cesaretlendiren, yönünüzü bulmanıza yardımcı olan, sizi destekleyen, size daha önce karşılaşmadığınız bir enerji veren. Yapışmak istersiniz ona, sürekli yanında kalmak, sömürmek istersiniz. Bazen arkadaşımız, dostumuz, bazen sevgilimiz, bazen öğretmenimiz, bazen çocuğumuz, belki patronumuz, belki de iş arkadaşımız. (Sayın Karaburçak bu sizsiniz, bendeki siz☺)

Bazen de böyle insanlar hiç karşımıza çıkmaz. Oysa, bu insanlar tesadüflere bağlı çıkmamalı karşımıza işte. Onlara ulaşabilmeliyiz. Hatta, onlar içimizdeki koru şöyle bir karmak ve ruhumuzu yeniden tutuşturmaktan çok daha fazlasını yaparlar. Sanki hayatımızdaki kırışıklıkları ütülerler. (Genellikle insanları şaşırtmak için “coach”lukla hiç alakası olmayan insanlar merak ettiklerinde mesleğiniz ne dediklerinde çekinmeden son ütücünüz olacağım diyorum) Diyorum….yalan mı!!!

Bazen ertelediğimiz hedeflere gitmemizi, bazen hayat amacımızı bulmamızı, istediğimiz sonuçları yaratmamızı, yepyeni fırsatları ve olasılıkları görmemizi, bazen de krizleri fırsata dönüştürmemizi sağlarlar. Sorunlarımızı halletmemizi, sorunlarımızı aşarak güçlenmemizi, kendimizle yüzleşmemizi, hatalı alanlarımızdan arınmamızı, tekrar ederek yaptığımız yanlış alışkanlıklarımızı kırmamızı, kendimizi tamir etmemizi sağlarlar. Ayna tutmayı bırakın onlar bize ayna olurlar. Sadece kendimize değil, yaşamımıza ve hayallerimize de… Çünkü, onlar “coach” ve bu amaçla yetiştiler. Bu konuda profesyonel eğitimler aldılar, uyguladılar, pratikler yaptılar.

Coach’luğu anlatırken özellikle “Coach” sözcüğünün, kıymetli malların bir noktadan diğerine taşınması amacıyla kullanılan posta arabalarına verilen isim olarak ilk kez 1500’lü yıllar içerisinde kullanıldığını biliyor muydunuz?” diyorum ve başlıyorum anlatmaya…

“Her kişinin özel ve değerli olduğu ilkesinden yola çıkarak oluşturulan ““coach”” ve “müşteri” çalışması içerisinde; müşterinin içinde var olan potansiyeli keşfetmesi, hedeflerini ve değerlerini belirlemesi, değişim için istek duyması ve bunu gerçekleştirmesi hedeflenir” diye ballandıra ballandıra.. Uzatmayacağım, nasılsa bu yazıyı okuyanların ve değerlendirecek olanların hepsinin bildiği dahası bana öğrettikleri şeyler.

Coaching House ta tamamladığım eğitim bende farklı bir etkiye de yol açtı, bende kişisel yolculuğu tetikledi. Kişisel yolculuğumda atladığım her mertebe insanların bana daha çok çekilmesini, bana daha çok yapışmalarını sağlıyor.

Bundaki en önemli etken ise çoğu kişinin aksine benim “şimdinin gücünden” bahsetmem. Onlara zamanı değiştiremeyecekleri, geçmişe en ufak bir etkide bulunamayacaklarını ve boşu boşuna geçmişle uğraştıklarını (Limbik sistem) gösterdiğim o anda onlardaki o sükunet, o dinginlik ve umut benim bu işten elde ettiğim en büyük kazanç….

“Şimdi ve ileride” konusu birçok insan için bir mucize ilaç, yaşamımda her gün her dakika uyguladığım bu prensip, benim için boşa vakit ve enerji kaybını önlemenin yolu haline geldi.

Geçmişle kavga eden birçok insanın da, benden öğrenenlerden görerek nasıl etkilendiklerini, nasıl değiştiklerini ve verimin bir anda ciddi boyutta arttığını görmek özellikle Annemin bana sen benim ilacımsın sözlerini duymak gerçekten benim için bir gurur ve ciddi mutluluk.

Benim bu yolculuğa çıkmamı sağlayan eski bana, şimdiki kendime, bu yolculuğun hazırlayıcısı olan Genel Müdürü’me, sebebi olan hayatımdaki yol arkadaşlarıma bu yolculuğun damgası ve alamet-i farikası olan Can Karaburçak hocama ve Zeynep Erciyes Hocama yol arkadaşlarım ki; Ebru’ya, Eylem’e Zeynep’e, Ali’ye, Berna’ya, Elif’e, Banu’ya, Mehmet’e, Ümit’e kucak dolusu sevgiyle…)

Bu arkadaşlarımın “coach”luk programı katılımcısı olarak gösterdikleri dostluğa sonsuz teşekkürler.

Biliyorum ki bu yolculukta daha çok duraklar var ve eminim ki hepiniz bu yolculuğumda tekrar sahne alacaksınız.

Yol Açık/ Yola Çık/ yoldayım..
HADİ BENİMLE KALIN

Ekim 24, 2013 at 8:47 pm Yorum bırakın


Yeni gönderimlerden haberdar olmak için e-posta adresiniz

Diğer 86 aboneye katılın