Archive for Mart, 2013

Geçmişe Sünger Çekmek – Mümkün mü Sahi?

images

Yine aynı rüya. Suadiye’deki o nefis yerde geçen onca yaz ve arkadaşlık o kadar yer etmiş ki içimde, kendimi huzursuz hissettiğim günlerin akşamında zaman zaman bu rüyayı görüyorum. Annem, ben, kızkardeşim ordayız. Evi satmışız ama gizlice kalıyoruz. Yeni sahipleri bilmiyor anahtarın hala bizde olduğunu. Sanki diğer komşularımız da sattığımızı bilmiyorlar. Yine biraradayız hepsi ile.

Rüyamda hem çok mutluyum, hem de çok ürkek; ya yeni ev sahipleri gelirse diye.

Belki okuyanlarınızdan rüyamın psikolojik yorumunu yapabilecekler olacaktır. Ben bilimsel olarak bakmaya çalışıyorum. Beynimizin işleyişi açısından.

Beynimiz nasıl bir organsa, içinden seçtiğimiz nörolojik yol ile hatıralarımızın bize pişmanlık ve tatsızlık yaşatanlarına da üzüleceğimizi bile bile gidebiliyoruz. Geçmişte olmuş bitmiş, yanlış alınmış bir karar için yeniden dertlenirken bulabiliyoruz kendimizi.

Sorum şu: Olmuşu değiştirme şansımız olmadığına göre, bu yolun üstünde kalmanın ne faydası var? Arabesk takılıp, gözyaşı dökerek ferahladığımızı düşünüyorsak çok fena yanılıyoruz. O hüzün anlarında iç sistemimize doluşan kimyasallar bizi için için gerçekten “yiyor.”

Şu an “gerçek zamanlı” olarak sonradan pişman olduğum bir karara ait anının saklandığı nörolojik yolun üstündeyim. Kendime eziyet veren duyguları, düşünceleri seçip seçip kendimi mutsuz kılıyorum. Almış olduğum bir karara karalar bağlıyorum. “Keşke yapmasaydım”diyorum. Midem eziliyor, gözlerim yanıyor. Yok yere. Değişemeyecek birşey için.

O güzel evimizi neden sattık? Nasıl razı geldik? Oysa o an için o karar çok doğruydu bizim açımızdan.

Öyle değil midir zaten? Aldığımız her karar o an için doğrudur. Hepimiz iyi niyetliyizdir. Belki olayı az analiz etmiş olabiliriz. O zaman bir dahaki kararda daha iyi analiz etmeyi hatırlamak dışında bu olayı geride bırakmalıyız. O nörolojik ağı, üstünde sürekli gezinerek sağlamlaştırmak yerine cılızlaştırmak için o düşünce ile bağımızı bilinçli olarak koparmalıyız. Gerçeklerden kaçmak değil yapılacak olan. Kabul edip ilerlemek. Takılmamak.

Bilmek ile yapmak arasındaki mesafe bazen ne kadar uzun olabiliyor …

Siz hangi nörolojik ağınızda gezinmektesiniz şu an düşünce olarak?
Güçlü yönlerinizin, cesur, mutlu ve başarılı anılarınızın olduğu yollara dalın. İçinizi mutluluk hormonu ve kimyasalları ile doldurun; gençleşin güzelleşin.

Hiç olmadı yüzünüzdeki 17 kasınızı çalıştırarak gülün.

Gülün hadi; böyle gülerken aklınıza mutsuz birşey getiremediğinizi farkedeceksiniz. Böylelikle en kolay yoldan düşüncelerinizin, anılarınızın “mutlu” olduğu nörolojik ağınıza giriş yapabileceksiniz.

Unknown

Mart 28, 2013 at 8:21 pm 1 yorum

O Kadar Dürüst Olursak Ayıp mı Olur?

Can Karaburçak, 19 Mart 2013

images-3

Geçmişteki deneyimlerimiz, bizi zenginleştiren, farklı bakış açısıyla şimdiye bakmamızı ve böylelikle istediğimiz sonuçlara ulaşmamız için bu defa daha farklı tercihler kullanmamızı sağlayan en önemli araçlar.

Geçmişimizdeki yaşadıklarımızdan ders aldık değil mi? O halde bu defa aynı hataları yapmayacağız. Buraya kadar harika.

Kadın erkek ilişkisini ele alalım mesela. Geçen defa çok sadık, açık sözlü ve sevgilinizi üzmemek, ona ayıp olmasın diyerek biraz kendi isteklerinize, programlarınıza, arkadaş görüşmelerinize dikkat ettiniz. Aklınız onlarda kala kala evde oturdunuz, oysa o akşam onunla zaten buluşmayacaktınız.

Sonra ne oldu? Pek çok yıl süren ilişkide bir adım ileri gidemediniz. Ne aynı eve çıktınız; değil evlenmek, ne de onun çevresini doğru dürüst tanıdınız. O da sizin arkadaşlarınızla fazlaca görüşmek, takılmak istemedi zaten.

İşte şimdi yeni gelen sevgiliye de aslında aynı şekilde saygılı ve dikkatli davranmak istiyorsunuz. Onu kırmamak, üzmemek. Bir yandan da diyorsunuz ki içinizden; “Bunu yapmak sana bir ayrıcalık getirmedi. Sen evde oturduğunla kaldın.”

Kendinize de söz vermiştiniz: “Bir daha asla istediğim şeyleri yapmaktan alıkoymayacağım kendimi, onu sevmemin, ona saygı duymamın kıstası bu değil.”

Oysa içinizde, kimbilir hangi nörolojik ağınızda eski bir hikayeniz arkadan dönmekte. Siz yine nazik ve düşünceli oluyorsunuz, bir yandan da hikaye diyor ki: “Boş işler bunlar. Bu yüzden yanında kalacak biri gerçek bir ilişki nedir bilmiyordur. Sen dürüst ol ve ona o geceyi onunla geçirmemenin nedeninin sadece arkadaşlarınla olmaya ihtiyacın olduğunu söyle. Anlarsa ne güzel. Anlamazsa da fırsat ver, seni, gerçek seni tanısın, ve güven duysun.”

Gel gör ki, iki ucu da sivri değnek. Ya bu yüzden güzel bir ilişkiyi daha başlangıçta bozarsanız?

Daha başından olduğunuz kişiyi yansıtmazsanız peki, yeterince dürüst olamazsanız, sırf ayıp olmasın diye onun isteklerini yaparsanız biliyorsunuz ki artacak karşınızdakinden beklentiniz. Siz çünkü fedakarlık yapmaktasınız. Onun sizin için yapmadığı (bilsin, bilmesin) herşey içinizde büyüyecektir.

Ayıp olmasın diye napalım o kadar da dürüst olmayalım mı?

Mart 18, 2013 at 11:06 pm Yorum bırakın

Koçluk Bakış Açısı ile Yaşamak-K Seminer

karaburcak

Mart 17, 2013 at 10:15 am Yorum bırakın

Koçluk Sertifika Programı-1.Modül Duyurusu

Koçluk Sertifika Programı

Mart 13, 2013 at 1:31 pm Yorum bırakın

Koçluk Bakış Açısı ile Yaşamak

karaburcak

Mart 12, 2013 at 2:43 pm 2 yorum

Koçluk Yaklaşımının Dayanılmaz Cazibesi

Can Karaburçak

images-1

Haftasonu vermiş olduğum Koçluk Becerileri ile Takım Liderliği eğitiminin katılımcıları en az 17-20 senelik yöneticilerdi. Yıllardır yöneticilik yapıyorlar ve takımları yönetiyorlardı zaten.

Yapılan grup çalışmalarının demolarında ortaya çıkan (çoğu kere olduğu gibi) şu oldu; yöneticiler gelen sorunları hep kendileri çözmeye ve akıl vermeye çalıştılar. “Söyleyen” oldular.

Farkı farketmeleri için “Soran” olmayı denediklerinde karşı tarafın çözüm üretmek için çalıştığına şahit oldular.

Çözüm yoksa bir sorunun varlığından bahsedemeyiz.

Etkileşimde bulunduğumuz tüm kişilerle, sorun yerine çözümü konuşmak davranışını sergilediğimizde ve bundan taviz vermediğimizde zaman içerisinde onların da çözümleri ile sorunlarını paylaştığına defalarca şahit oldum.

Açık uçlu soruların çözüme ulaştıran gücüne de. images

“Keşke” lerin kalmadığı, “ne yapabilirim?” lerin uçuştuğu bir yaşam diliyorum.

Mart 10, 2013 at 11:01 pm Yorum bırakın

Bir de Böyle Bakar mısınız?

Hiç beklemediğimiz anda;

“ah nerde?” dediğimiz birşeyin olmasına
bir çift güzel göze denk gelmeye
beklenmedik bir iltifata
telefondaki sesin şıkır şıkır tonuna
güzel bir dokunuşa
aklınıza nasıl da gelen o en güzel anlardan birine,

şaşırdığınız olmuştur mutlaka.

Beklentiniz düşükse, şaşırma katsayınız daha da büyük olabilir.

Büyükse; hay Allah… Olmadığına tüm bunların hayıflanmaktasınız belki de.

Oysa hayatın içinde olduğumuza, yine bu akşama da eriştiğimize, sağlıkta, nefes almakta olduğumuza şaşa kalsak ve sevinsek, sevinsek, sevinsek…

images

Mart 6, 2013 at 12:43 am Yorum bırakın


Yeni gönderimlerden haberdar olmak için e-posta adresiniz

Diğer 86 aboneye katılın