Posts tagged ‘Davranışlar’

Sistem, Davranışlar, Oyun ve Koçluk

Oyunda üç taraf var, birincisi Perakendeci, diğeri Toptancı ve üçüncüsü bira fabrikasındaki pazarlama müdürü. Oyunda müşteri talepleri, devamında perakende satış noktasından toptancıya iletilen talepler, toptancının stok devir hızı, fabrikanın üretim kararları ve satış döngüsü canlandırılıyor. Bir kaç dönem canlandırması sonrasında perakendeci önce artan sonra düşen talepleri yönetmemekten şikayet ederken, stok ve yok satmanın alternatif maliyetinden şikayet etmektedir. Toptancı için de benzer bir hikaye söz konusudur. Göreve yeni başlayan hevesli pazarlama müdürü ilk dönemlerde artan talep karşında “pek başarılıyım” derken biraz sonra “eyvah satamıyoruz” demeye başlamaktadır. Her bir oyuncuya bağımsız olarak sorulduğunda suçlu; talepleri öngörülemeyen müşteri, doğru hizmet sağlayamayan toptancı ya da üretim hattındaki birileri olmaktadır.

Oyundan gerçek hayata geçtiğimizde, alınan kararlar ve devamında yüzleştiğimiz sonuçlar istediğimiz gibi olmadığında aktif bir “günah keçisi” arayışı hiç birimiz için yeni bir haber değil.

Beşinci Disiplinin yazarı Peter Senge bu durumu bütünsel bir bakış ile değerlendiriyor. Adı “Öğrenen Organizasyonlar” kavramı ile tanıdık gelen Senge 1990 yılında yazdığı kitapta davranışların içinde bulunulan ortam ile değerlendirilmesi gerektiğini söylemektedir. Dolayısıyla oyuna döndüğümüzde sisteme bütün olarak bakılması gerektiğini ve iletişimin nasıl çalıştığının incelenmesi gerektiğini anlatır. İçinde bulunduğumuz sistem, davranışları etkiler nokta. Oyuncular arasında iletişimin doğru çalışması ile iş sonuçları da aynı paralelde karlı olmaya başlayacaktır. Buradaki kritik alan sadece iki oyuncu arasındaki iletişim değil, bütün olarak sistemin sağlıklı çalışmasıdır.

İşte tam bu noktada koçluk görüşmelerinde ya da seminerlerde davranış tarzlarına/ iletişim kazalarına dair kocaman, köşeli cümleler kurarken bir daha ve bir daha düşünmek gerekiyor. Ya da hiç kocaman köşeli cümle kurmamak. Kişilerin içinde bulundukları sistemi tam anlamadan, ya da onların tüm açılardan değerlendirme yapabilecekleri bir alan yaratmadan çözüm geliştirmeye çalışmak yeni “günah keçilerine” davetiye çıkartmak olacaktır. Koçlukta ustalık güçlü soruları sorabilmek, değerleri satır aralarında okuyabilmek, büyük resim için alan yaratmak ve tüm bunları yaparken de orada olmamak anlamına geliyor. O yüzden sürekli öğrenci olmak o kadar değerli ki:-)

Meraklısına Not:  MIT MBA programında oynatılan bira oyununu oynamak isterseniz http://beergame.masystem.se

Mine Kobal Ok

Eylül 5, 2012 at 6:30 pm Yorum bırakın

“Olumlu Düşün, İyi Şeyler Olsun” Tek Başına Yeter mi?

Sevgili kişisel gelişim guruları uzun yıllardan bu yana hepimize aynı tavsiyeyi verdiler: “Eğer yaşamınızı değiştirmek istiyorsanız, düşünce şeklinizi değiştirin. Olumlu düşündüğünüzde, yaşamdan daha çok keyif alıp daha da başarılı ve mutlu olursunuz.” Çok makul ve devamındaki bilimsel açıklamalar eşliğinde çok da mantıklı olabilen bu nasihatlar, peki gerçek yaşamda ne kadar çalışıyor? Rip it up kitabının yazarı Richard Wiseman Olumlu Düşünceyi tam olarak böyle sorguluyor, pek de iyi yapıyorJ

Önce İki Örnek

Hayal etme ya da imgeleme ile başlayalım. Kendinizin en iyi, en istediğiniz halinizi gözünüzü kapatın ve canlandırın. Üst yönetimdesiniz, plazanın en üst katında, en köşe ve en manzaralı kocaman odanızda ajandanıza bakıyorsunuz. Ya da Meksika’da kumsalda elinizde en renkli kokteyl kadehinizle uzanıyorsunuz, yüzünüzde huzurlu bir gülümseme eşliğinde… Güzel geldi mi? Peki bilimsel çalışmalar bu hayaller ve gerçek yaşam arasındaki ilişkiye ne diyor?

Kaliforniya Üniversitesinde öğrencilerle yapılan bir çalışmada, bir grup öğrenciden her gün düzenli olarak gelecek sınavlarından yüksek not aldıklarını hayal etmeleri istenmiş. Sadece bir kaç dakika süren bu gündüz hayalleri öğrencilerin artan kendine güvenleri ve daha az çalışmaları ile birlikte sınav sonuçlarını daha da olumsuz etkilemiş. New York Üniversitesi’nde de mezuniyet dönemindeki öğrencileri hayallerindeki işi yazmaları söylenmiş. Sonuç daha az sayıda iş teklifi ve daha düşük maaşlar…

Wiseman ne öneriyor?

“Olumlu Düşünmeyi” Unutun, “Harekete Geçin”, “İyi” Hissedin:-)

Wiseman davranış, düşünceler ve duygular arasındaki yumurta tavuk ilişkisinde başlangıcı “davranış” olarak belirliyor. Yetmişlerde James Laird tarafından Clark Üniversitesinde gerçekleştirilen çalışma ile aynı paralelde söyledikleri; kaşlarını çatıp kızgın bir ifade takınmaları söylenen deneklerin kendilerini daha kızgın, gülümsemeleri istenen deneklerin de kendilerini daha mutlu hissettiklerini söylemeleri gibi… Mış gibi davranmaya başlamak, küçük de olsa bir adım atmak, edilgen olumlu düşüncenin ötesinde,  pratikte de işe yarıyor.

Davranış değişikliği “iyi” duyguları yaratıyor ve olumlu düşünceler böylece gerçek olabiliyor. Farkındalık ile duyguları yaşamak, ne hissettiğimizin gerçekten farkında olmak yakın dönemde daha sık duymaya başlayacağımız yeni “sır” olacak:-)

İşte Richard Wiseman’dan bir kaç değişim önerisi:

  1. Daha Mutlu Olmak için 20 saniye kadar gülümseyin.
  2. Diyetinize bağlı kalmak için kullanmadığınız elinizle yemeyi deneyin. Farkındalığınız artacaktır.
  3. Müzakereden daha iyi bir sonuçla masadan kalkmak için yumuşak koltukları tercih edin.
  4. Suçluluk hissini azaltmak için ellerinizi yıkayın.
  5. Özgüveninizin artması için daha dik durun.

İkincisi denemek için bana pek bir hoş geldi:-)

Son Soru: Şu anda Siz ne hissediyorsunuz?

Mine Kobal Ok

Temmuz 5, 2012 at 7:22 am Yorum bırakın


Yeni gönderimlerden haberdar olmak için e-posta adresiniz

Diğer 86 aboneye katılın