Posts tagged ‘Michael Gelb’

Da Vinci ile Devam

Connessione- Sistemsel Düşünme

Leonardo da Vinci’nin dördüncü prensibi her şeyin birbiri ile bir şekilde bağlantılı olduğunu söylüyor. Hiç bir durumu  ve yaşam sahnesini fanus içerisinde değerlendiremeyeceğimizi anlatan ilişkilendirme prensibi bir anlamda farkındalığımızı ve yaratıcılığımızı da besliyor. Başımıza gelenlere ya da seçimlerimize (hangisini söylemek Size yakın geliyorsa) Sistemsel Düşünme gözlüğü ile baktığımızda bir kaç adım gerideki küçüçük bir seçimin ne kadar kritik olduğunu farkedebiliyoruz. Hiç düşünmeden bugün attığımız adımlar geleceğimizi şekillendiriyor. Hatta kendimizin dışında belki de hiç tanımadığımız/ tanışmayacağımız insanları da etkiliyoruz.

Büyük Üstad günümüzde koç olsaydı,  koçluk duruşu ile farklı açıları masaya getirmeyi, bugün ve gelecek etkilerini değerlendirebilmeyi bu bakış açısıyla açıklardı. Koçluk görüşmelerinde aslında yaptığımız da tam olarak bu, kişinin odaklamak istediği konuya farklı bakış açılarıyla yaklaşmasını sağlayacak sorular sormak. Böylece koçluk alan kişi tüm kaynaklarına ulaşarak tüm bağlantıları net bir şekilde farkedebilmenin keyfini yaşayabiliyor. Bağlantı derken, koçluk alan kişinin kendi dışındaki tüm diğer tüm özneler ve nesneler kapsam dahilinde tanımlanabilirken, daha derin koçluk görüşmelerinde ise bu tanım kişinin kendi değerleri ve yüksek benliği ile kurduğu bağlantıya dönüşebiliyor. En zorlayıcı konular bile işte bu nedenle koçluk sürecinde yanıt bulabiliyor.

Pratik kazanmak için bir kaç keyifli soru:

–       Mona Lisa ve Bart Simpson birlikte akşam yemeği yeseler, nelerden bahsederlerdi?

–       Siz en sevdiğiniz (çizgi) roman kahramanını yemeğe çağırsanız ona ne hazırlardınız?

–       18 yaşınızdaki Siz ile kahve sohbetiniz nasıl olur? Sohbetin ortalarında 60 yaşındaki Siz de gelse…

–       İki nesne seçin ve aralarında bağlantı kurmaya çalışın.

  • Şemsiye ve telsiz
  • Kütüphane ve uçak bileti
  • Kahve çekirdeği ve abaküs

Mine Kobal Ok

Mayıs 22, 2012 at 6:38 pm Yorum bırakın

Da Vinci’den Koçluk Soruları

Kitapçılardaki 10 adımda, 10 günde, 3 dakika diye başlayan kişisel gelişim kitaplarından sıkıldıysanız, ancak yine de bir kaç ipucuna sıcak bakıyorsanız, Rönesans döneminden, Büyük Üstat’dan bir kaç tavsiye almak Size nasıl gelirdi?

Dün ICF’in (International Coaching Federation) Coaching World dergisini okurken Michael Gelb’in Leonardo da Vinci Gibi Düşünmek kitabıyla tekrar karşılaşmak, eski bir okul arkadaşıyla karşılamak gibi geldi. Aydınlanma Çağından bugünün günlük ya da profesyonel yaşamına keyifle taşınabilecek Da Vinci’nin yedi prensibine, bir de koçluk penceresinden bakmak, üzerinde düşünecek/ tartışacak bir dolu malzeme demekti. Ya da yine kendime yeni ödevler verme dönemim gelmişti.

Her hafta bir prensip üzerinde odaklanmaya karar verdim. İsterseniz Siz de katılabilirsiniz? Nasıl olacak hiç bir fikrim yok açıkcası. O nedenle sonunda şöyle ya da böyle olacak vaadlerinde bulunamıyorum. Sadece merak ediyorum:-) Siz de merak ediyorsanız, ilk prensip ile başlayabiliriz.

1.Curiosita (Merak): İlk prenip yaşama merak ile bağlı olmak, sormak, araştırmak ile ilgili… Bu merak koçluğun da başlangıç noktası aslında. Sihirli “Ne istiyorum?” sorusu keyifli bir merakla görüşmeyi başlatıyor. Koçluk alan kişi kendi kaynaklarının ne kadar kocaman olduğunu bir merak sonrası keşfedebiliyor. İstediklerine nasıl ulaşabileceğini, kendisini neyin motive ettiğini, kendi değerlerini ve devamında kendi eylem adımlarını hep bir merak ile tanımlıyor.

Bir adım daha geriden koçluk ve merak kavramlarına baktığımızda, koç olma kararının da meraklı bir soru sonrası eylem adımına dönüştüğünü farkediyoruz. Yaşamda neyi merak ediyorsak, ona odaklanıyoruz ve sonuç alıyoruz galiba.

Da Vinci’nin bu ilk prensibinde “merak” kavramının, merak edilen konunun önünde olması işi daha da keyifli kılıyor. Neyi merak ettiğinizin çok da önceliği olmayabiliyor.

Merak ediyor musunuz?

Merak etmek Size neler hissettiriyor?

Merak ettiklerinizin listesi ne kadar uzun?

 

Michael Gelb’den küçük bir ev ödevi:

Önce kendinize 45-60 dakika bölünmeden çalışabileceğiniz rahat bir yer bulun. Sonrasında ise boş bir sayfaya hiç bir kısıtlama olmadan aklınıza gelen tüm soruları yazın. Sorularınız devrik olabilir, hiç önemli değil devam edin. Konularını ve yanıt(sızlık)larını düşünmeden, geriye dönüp okumadan yazmaya devam edin. Neyi merak ediyorsanız sorun. Sadece sorun. “O ayakkabıyı alsam mı?” ve/ya   “Bu dünyaya neden geldim?” sorusu hepsi oyunun kuralına uygun.

On, on beş soru sonrasında benden bu kadar diyebilirsiniz (seminer deneyimlerinden önyargı). Lütfen devam edin, devam ettikçe elleriniz zihninize yetişemeyecek, müthiş sorular gelecekJ En az 100 soru olana kadar devam edin. Bu ev ödevi konvansiyonel bir çalışma, o nedenle kağıt ve kalem ile yapılması tavsiye ediliyor. Çünkü diye başlayan cümlede “beyin, nörolojik yollar, uyum” gibi ifadeler yer alıyor.

Devam eden cümleleri ev ödevi sonrasında okumanız tavsiye olunur:-)

Değerlendirme: Yazdığınız soruları şimdi okuyabilirsiniz. Ne kadar farklı konular Sizin merakınızı uyandırıyor? Sorularınızın yapıları nasıl? (Açık uçlu sorular mı, kapalı uçlu sorular mı?) Hangi konularda ne tip sorular sormuşsunuz? Öne çıkan konu başlıkları neler? Sorularınızı değerlendirdiğinizde kendinizle ilgili neleri farkettiniz? Şimdi Sizi en çok meraklendiran, heyecanlandıran, ilginizi çeken 10 soruyu seçin ve yeni bir sayfaya 10 sorunuzu yazın.

Bu 10 soruyu okuduğunuzda kendinize neleri soduğunuzu farkediyorsunuz?

Neleri gerçekten merak ediyorsunuz?

Nelere odaklanmak istiyorsunuz?

Son Söz: Sorularınızın tadını çıkarın:-)

Mine Kobal Ok

 

 

 

 

 

Nisan 4, 2012 at 8:34 am Yorum bırakın


Yeni gönderimlerden haberdar olmak için e-posta adresiniz

Diğer 86 aboneye katılın