Posts tagged ‘Mükemmellik’

Sıradan Cesaret

UntitledCesaret dendiğinde aklınıza neler geliyor?

Sıra dışı kahramanlar mı? Tüm yokluklara ve açmazlara rağmen mevcut rutini terk edip yola çıkan, asla yılmayan ve zafere ulaşan kahramanlar mı?

Herkes daha cesur olmak ister. Kahraman olmak da cazip bir teklif. Birilerinin Sizi kahramanı olarak görmesi de tabii ki çok hoş. Bununla birlikte “daha cesur” olmanın, üzerinde uyumadan ölçmeden biçmeden, “hadi” gazıyla radikal kararlar almaktan ve bir dolu riske istemeden de olsa merhaba demekten daha farklı bir anlam taşıması gerektiğine inanıyorum.

Cesaret sözcüğünün (courage) kelime kökü Latince kalp anlamına gelen “cor”’dan geliyor. Eski dönemde cesaret “kalpten geleni söyleyebilmek” anlamında kullanılırken, zaman içerisinde kahramanlığa yakın bir kıvama geldiğini görüyoruz. Bu bilginin devamında Dr. Brene Brown’un blogunda “sıradan cesaret” ifadesi ile karşılaşınca “Cesareti günlük yaşama nasıl davet edebiliriz?” sorusu bu yazının da konusu oldu.

Kalpten geleni söyleyebilmek için önce kalbimizin ne dediğini duyabiliyor muyuz sorusunu sormak istiyorum. Kalbimizi dinlemek, romantik bir sahnede rol almaktan farklı bir anlam taşıyacaktır. Mükemmeliyetçilikten biraz uzak da olsa sahici olmak, tüm değerlerimizi yansıtmak ve tutarlı olarak bunu yapmak. Başarısız olduğumuzda, hüsrana uğradığımızda, düştüğümüzde bunu söyleyebilmek, yüksek sesle söyleyebilmek… Özür dilerim benim hatam diyebilmek… Yardım isteyebilmek, Senin yardımına ya da beni dinlemene ihtiyacım var diyebilmek… Tüm bunlar sıradan ve çok cesur sahneler:-)

-Sizin cesaretinizde hangi renkler var?

-Sizin cesaretinizin tadı nasıl? Peki nasıl bir formu var?

-Sizin cesaretinizin dokusu nasıl?

-Sizin için cesaret/ sıradan cesaret ne demek?

-Daha sahici olmak Sizin için ne anlama geliyor?

 

-Kalbinizin sesini dinlediğinizde ne duyuyorsunuz?

-Günlük yaşama cesareti nasıl davet edebilirsiniz?

Sıradan cesareti daha fazla deneyimledikçe, çevremizde gördüğümüz cesur insanların da sayısının artacağını düşünüyorum. Cesur oldukça, herkesi de cesarete davet ediyoruz aslında.

 

Son not: Eren’den ne öğrendim?

-Yürümeyi öğrenmenin ne kadar cesaret ve emek isteyen bir beceri olduğunu

-Sevindiğini, üzüldüğünü ya da bir şeyler istediğini dolaysız ifade edebildiğini

-Ne kadar sahici olunabileceğini

-Sevgisini göstermek ve sevgi istemek için ne kadar cesur olunabileceğini

 

Sıradan cesaret dolu bir hafta sonu olsun hepimiz için:-)

 

Mine Kobal Ok, ACC

 

Aralık 1, 2012 at 7:38 am 2 yorum

Nasıl Bir Çocuk İstiyorsunuz?

Seminerlerde bir aksilik olmazsa bana sorulan ilk üç sorudan biri “Sizin için zor olmuyor mu? Bebeği bırakıp taa buralarda seminer vermek?” oluyor. Ben de hep aynı yanıtı veriyorum: “Benim burada olmam Eren için de iyi bir şey. Baba ile bol bol zaman geçiriyor. Eve döndüğümde ikimiz de çok seviniyoruz. Ve biraz daha büyüdüğünde daha çok kendi sorumluluğunu alabilen, özgüveni olan bir çocuk yetiştirebilmek için iyi bir rol modeli olmaya çalışıyorum.” Bununla birlikte yaşamın tek amacını sadece çocuk yetiştirmek olduğuna inanarak “fedakar”, “saçını süpürge eden” çocuk odaklı bir anne olmanın tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Eren öncesine kadar kendimi asla mükemmeliyetçi biri olarak tanımlayamadım. Detaylar söz konusu  olduğunda ilkokuldan bu yana kabus gibiyimdir, muhteşem işlem hatalarından, test sorularındaki tüm olumsuzluk eklerinin olduğunu tuzaklardan bu yana kayda değer pek yol alamadığımı da itiraf edebilirim. Ancak “anne” sıfatı ile Eren ile ilgili her konuda nasıl Alman bir mürebbiyeye dönüştüğümü bazen hayretle izliyorum. Yemek kurallarından televizyon yasağına, uyku düzeninden konuşma kalıplarına kadar doğru ve yanlışları tüm ev ahalisi de ezberlemiş durumda:-)

Tüm bu sahne ile paralel mükemmel bir anne olmaya çalışmıyorum aslında, sadece “sahici” bir anne olmak istiyorum. Söyledikleri ile yaptıkları tutarlı olan bir anne olmak istiyorum.

-Eren’in mutlu olmasını istediğim için evde gerçek bir neşe olmasına özen gösteriyorum.

-Eren’in mutlu olmasını istediğim için birlikte bol bol güldüğümüz anılar biriktiriyorum.

-Eren’in yaratıcı olmasını istediğim için, sürekli yeni bir şeyler öğrenmeye devam ediyorum.

-Eren’in idealleri olmasını istediğim için, ben de kendi ideallerimi gerçekleştirmeye devam ediyorum.

Bu listeyi keyifle uzatabilirim:-)

Eren nefis bir öğretmen. Bana detaylarla nasıl başa çıkabileceğimi öğretiyor. Zamanı daha da etkili nasıl kullanabileceğimi öğretiyor. En değerlisi ise bana hayata nasıl sorular sormam gerektiğini öğretiyor.

Suçluluk hissiyle ya da daha yumuşak bir ifadeyle “mutlu çocuk yetiştirebilmek” için çocuğa yapışmanın amaç ve araç karmaşası olacağını düşünüyorum. Çocuk ile birlikte yaşamak, birlikte yaşamı büyüterek daha keyifli yaşamak, her anın tadını çıkararak yaşamak hiç de kolay değil tabii ki. Ancak tüm çocuklar nefis bir öğretmen:-) Anne ve babalar eğer doğru soruları sorabiliyorlarsa, çocuklar da en mutlu, en keyifli yanıtları vereceklerdir.

Siz nasıl bir çocuk istiyorsunuz?

Mine Kobal Ok, ACC

Kasım 28, 2012 at 8:27 pm Yorum bırakın


Yeni gönderimlerden haberdar olmak için e-posta adresiniz

Diğer 86 aboneye katılın