Archive for Temmuz, 2013

“Tık” Kumbarası- Mehmet Öztürk

Kalıcı Olmak İçin “Tık Kumbarası”

‘’ Bugün yaşamınıza bir “tık” daha anlam katacak neyi farklı yapmayı istersiniz?’ (Can Karaburçak’ın sorusundan esinlendiklerim)

images

Bunu toplumun tüm bireylerine sorulmuş bir soru gibi anlıyorum ve kendi yanıtımı vermeye çalıştım Yanıtım şu ;
Her birey , kendi iradi müdahalesiyle kendini ve çevresini değiştirip , geliştirme gücüne sahiptir.

Ne demek istiyorum?

Her insan kendi kişisel tarihinin öznesidir, bu sıfatla hem değişir, hemde değiştirir. Bunun için insanın kendi dönüştürme gücünün farkında olması gerekir farkındalık nasıl oluşturulur?
Buradaki kurgum şöyle şekillendi, farkındalık insanın kendi beni ile diğerleri arasındaki bilinçli şeçimidir. Ben bilinçi ile öteki arasındaki farkı anlama ve korumak veya dönüştürme iradesidir. Bu irade nasıl şekilenecektir.

Her günün sonunda kendimize vakit ayırıp, bütün günün muhasebesini yapalım, o gün yaptığımız tüm eylemlerimizi, düşünçe açıklamalarımızı,hayal kırıklıklarımızı veya keyifli anlarımızı, “bilinçli bilinçsizlik” şeklinde yaptığımız ve her seferinde bize zaten doğru gibi gelen alışılmış davranışlarımız dahil olmak üzere her şeyi günlük bu kişisel zaman dilimi içinde gözden geçirelim ve neyi farklı yapsaydım sonuçları daha insani olurdu diye yeniden kurgulayalım.

Burada özellikle ‘’bilinçli bilinçsizlik’’ diye adlandırdığımız hep yapa geldiğimiz nerdeyse bizimle özdeşleşmiş düşünçe ve davranışlarımızın tuzağına düşmeden, onların gözden geçirilmesi bu sıradan davranışlarımıza karşı eleştirel ve dönüştürücü bir tutum takınmalıyız, değişim burdan başlayacaktır. Farkındalık böyle böyle oluşacaktır.

Bu küçük tutum ve davranışların değişimine giden yolda oluşan farkındalık , değişimin başlangıçı olacaktır. Değişim ihtiyaçı olmadan değişim olmaz, “ihtiyaç çözümlerin anasıdır.” ihtiyaç hissetmeyen çözüm üretemez, “ihtiyaç”ı hissetmek içinde farkında olmak ve mevcut durumun daha iyiye evrilebileceğini ve bunu yapabilecek yegane gücün de kendimizde olduğuna inanmaktan geçiyor.
Bu değişim süreci bireyin kendi iç dinamikleri ile ve adım adım gerçekleştiği ve birey tarafından içselleştirildiği için kalıcı bir etkiye sahip olacaktır.

Hergün yeni bir tespit yapmak, bunu farkındalığa taşımak ve dönüştürmek bireyin bilinçli olarak kendi kişisel tarihini yaratmasıdır.

Kendi dışında, kendisiyle ilgili olay ve olgulara bir farkındalık geliştirmeyen bunu olağanlaştıran, sıradanlaştıran ve mutlaklaştıran bir bireyin “neyi farklı yapacağına” ilişkin bir bilinç geliştirmesi mümkün olmayabilir, hayatındaki her şey rastlantısal ve kadiri mutlak olarak devam edecektir.

Bu nedenle her değişim ihtiyacı duyduğumuz, olay yada olguya karşı geliştirdiğimiz farkındalık ve çözüm yolu bizim için “farklı yapma” istek ve arzusu olacaktır bunu eyleme dönüştürme biçimimiz ise “tık” larımız olacaktır. Bu “tık”larımızın doldurduğu bir kumbaramızın olması bizi hem kendimize karşı hem çevremize karşı kalıcı ilişkiler kurmamıza, kendi kişisel tarihimizde hiçbir şeyin rastlantısal olmadığına her şeyi kendi bilinçli irademizle yönlendirdiğimiz sağlıklı ilişkilere taşıyacaktır.

Mehmet Öztürk-Coaching House Koç Adayı-Koçluk tezi makalelerinden- 28 Temmuz 2013

Temmuz 29, 2013 at 12:08 pm Yorum bırakın

Koçluk Sertifika Program Duyurusu

Koçluk Sertifika Programı Duyurusu

Kayıt için: info@coachinghouse.com.tr ye eposta ile başvurabilirsiniz.

Temmuz 19, 2013 at 6:24 pm Yorum bırakın

Koçluk Sertifika Programı 3. Modül Duyurusu

Sevgili Coaching House Koç Adayları;

Son modülü tamamladıktan sonra ve sertifika sürecindeki gereklilikleri başarı ile tamamladığınızda yaşamınıza yeni bir meslek katmış olacaksınız.

Meslek standartları netleştiğinde, bu sertifika programını ICF’ten akredite ettirmek için gerekli hazırlıkları tamamlıyor olacağız. Zaman alabilir, bununla birlikte bu konuya odaklandık:)

Sizler de 3’lü görüşmelerinizi tamamlamayı ve 30 dakikalık ses kayıtlarınızı

info@coachinghouse.com.tr adresine

http://www.yousendit.com

aracılığı ile göndermeyi unutmayın.

Nefis bir yaz diliyoruz:)

Program Davet

Temmuz 10, 2013 at 9:10 pm Yorum bırakın

Y Nesli- Yaşamın Anlamını Bulanlar

Anlam Bulmak mı Mutlu Olmak mı?

tumblr_moubk7dHdP1ste7qoo1_500

Emily Esfahani Smith’in “The Atlantic’de yazdığı makale (There’s More to Life Than Being Happy) şu an Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu süreçte bana çok anlamlı geldi. Yeni neslin mutsuz, huzursuz, sıkılan, söylenen hallerinin yanısıra nasıl olup da bu kadar coşkulu ve kararlı olduklarını anlamama yardımcı oldu.

Yazısında Avusturya’lı psikiyatrist ve nörolog Victor Frankl’den bahsetmekte. Dr.Frankl kendi deneyimlerinden yola çıkarak mutlu olmaktan daha çok yaşam içinde anlam bulmanın kişiyi hayatta kalmaya motive ettiğini gözlemlemiş.

Hikayesinin en etkilendiğim kısmı 1941 yılında yahudilerin Nazi kamplarına alındığını ve öncelikle yaşlılardan başlandığını bildiğinden, kendi anne babasını bir nazi kampına terk etmenin vicdani ağırlığından ve ne kadar süreceği belli olmayan bu süreçte onları yalnız bırakmak istemediğinden henüz çok yeni evli olmasına rağmen Amerika vatandaşlığına başvurusu onaylandığı halde bu fırsatı itmesi oldu.

1946 da kamptaki 9 günü yazdığı “Man’s Search for Meaning” (İnsanın Anlam Arayışı) isimli kitabında, kampta yaşamak için bir amaçları olanların (varolşularının sorumluluğunu taşıyanların) yapılanlara daha çok direnebildiğini, katlanabildiğini gözlemlediğini yazmış. 3 yıl sonra kamp dağıtıldığına hamile karısı dahil tüm aile bireylerini kaybetmiş olan Dr.Frankl bu kitabında “anlam”ın mutluluktan daha büyük önemi olduğuna dikkat çekmiş.

“Eğer yaşamda bir anlam varsa, o halde çile çekmenin de bir anlamı olmalı.”

Amerikan kültüründe mutluluk peşinde koşulduğunu nerdeyse bunun için emir alındığını; oysa mutluluğun bir sonuç olduğunu; bunu için de önce yaşamın bir anlamının bulunması gerektiğinin altını çizmiş.

“Mutlu olmak için bir neden gerek!”

Bu alanda yapılan bir araştırmada ortaya çıkan sonuç çarpıcı:

Kişiler, amaç edindikleri, yaşamın anlamı olduğunu düşündükleri şey için acı çekmeyi, o amaca giden yolda bir sürü zorlukla mücadele etmekteyi kendilerine zul görmüyorlar. O süreçte mutsuz olmak onlar için önemli değil.

Birilerine birşeyler yapıyor-veriyor olmak kişiye hayatı “anlam” lı kılıyor ve onu “sonuç” ta mutlu ediyor.

Araştırmanın en önemli sonucu şöyle;

Mutluluk geçici bir durum.
Anlam ise süregiden.

Mutluluğu kovalamak mutluluğu engelleyen şeyin ta kendisi oluyor.

fotoğraf copy 2
Türkiye’deki Y nesli anlamı biliyor, bize de hatırlattı.
Mutluluk başlığı altında sahip olduğumuz şeylere odaklanmaktan, biraz daha alışverişten, biraz daha para kazanmaktan, günlük işlerle uğraşmaktan dikkatimizi bu anlama çekti.

Şimdi neyse bu yolda rastlanacak, başedilecek; mutluluk için değil yaşamlarının anlamı için vazgeçmeyecekler.

Size kocaman bir teşekkür borçluyuz.

Temmuz 10, 2013 at 8:14 pm Yorum bırakın


Yeni gönderimlerden haberdar olmak için e-posta adresiniz

Diğer 86 aboneye katılın